Fate’s Stone
Küçük mor bir taştı kader, avucumda tuttuğumda bile hiç elimde olmayan Bana ait, ama benden öte hiç benim kalmayan Denize attım bir dilek eşliğinde dileğim kaderim olsun diye Ya gerçek olur ya da unuturum büyüyünce
Küçük mor bir taştı kader, avucumda tuttuğumda bile hiç elimde olmayan Bana ait, ama benden öte hiç benim kalmayan Denize attım bir dilek eşliğinde dileğim kaderim olsun diye Ya gerçek olur ya da unuturum büyüyünce
Ayça Türkoğlu is a literary translator working from German and Turkish. Her work has been shortlisted for the 2022 Helen & Kurt Wolff Translator’s Prize and longlisted for the Warwick Women in Translation Prize. She lives in North London.
Jeff’e Eflatun günleri bilir misin? Her şeyin masal olabildiği şafak saatlerini Doğmayan ya da batmayan güneşin öncesini Sanki dünyanın tek sakini senmişsin Sanki zaman, öylece içerisinde durduğun eflatun bir balonmuş gibi Aşkta da öyle Eflatun günlerin içine düşmüşsün O şarkıda diyordu ya hani -Söyleyeni genç yaşta bir nehre akıp gitmişti- “Şarap yaptım leylak ağacından Kalbimi […]
Çarmiha gerildigi yasta ?sa’nin avuçlarimdan tutan iki çocukla çiviliyim yasama ask bardagini çalkaladigim su olmak kirilacak esya tasiyan bir kamyon gibi gidiyor Agrima Kendi kendime konustugum saniliyor hep yanimdadir oysa giderken biraktigin yüz havlun bozdun saklambaç oyununu ama bana gizlendigim yerden çik demeyi unuttun Her gece yatmadan okudugum bir kitap olmani isterdim kirardim isiklari söndürmeden […]
bana Zaman ver La Luna her şey gitti bak her şey ağlayarak gitti sular soğudu bir Kurban düşüyor şimdi aramıza La Luna üçümüzden biri kurban serin bir çizgi çekiliyor gökyüzüne çok geç çok geç artık terkedip gidiyor beni teker teker bütün güneşlerim bir daha hiç dönmeyecekler mi yaşamıma alnımdan fırlayan bir Kartal yarıp […]
Gördüğünde beni, bir adım geri dur koruyalım ontolojik mesafemizi Olur ya, kendine yenilirsin ruhunun gerçeğine direnemezsin sonra Oysa bahaneler için hep mesafe lazım Suçlamak ve sorumluluk atmak için Topun yuvarlanmasına alan unutulmaya zaman lazım Geri dur bir adım beni gördüğünde Ontolojik mesafemizi koruyalım
Kimse ilk basmaz bir toprağa Sırtlanırsın geçmiş ruhları Tanrılar Tanrıçalar da bir zaman sen gibi canlardı İçinden geçer hepsinin gücü, zaafı Aşağıda toprağın üzerinde kafilelerce çoğaldı ölü ölümlüler Gıkları çıkmadı Allah’ın unuttuğunu kimse anımsamadı Tarihimsin bir miktar kabul ama coğrafyam değil Yer kaplayanların adıdır coğrafya ve kalmak yürek ister Ölülerimle kaldım coğrafyamda Sen kendini inkâr […]
Yarın yeni değil Bir bitmeyen bugünde asılı hayat Soluk mavi mandallarla tutturulmuş umudum Pas izi kalmasın diye habire omuz başlarıma bakıyorum Güneşe asılmış çamaşırlar gibi olmayı isterdim ak pak mis ferah rüzgârla oynaşmayı Ama bazen yaptığından utandırıyorlar Havada kalınca uzattığın el boşluk kanatıyor avucumu İsa’nın yaraları da çividen değil ihanetten, anlıyor oluyorum Yine de bırakıyorum […]
Denizin insafı yok kışın Bir bakmişsın fındık kabuğu olmuş o vakur gemiler Bir görünür bir kaybolur kıyı şeridi Elini uzatırsın bilmeden tutmaktan çok tutunmaya Ne rast gelirse bahtına ki çokluk boşluktur Rüzgâra kim bildirir yolunu, ilerlemeyi omurga boyu Ten soğur, kemik büzüşür Ruhumu unuttuğumda ufalan bedenim konuşur. Anlarım donduğumu Sonra ama bir ses ille de […]
Seramik kabuğumu çatlatınca Çin mozaik gibi çıktım ansızın Eski ve zamansızdım kıymetli ve kalender Gökyüzü en iyi toprağa uzanınca seyredilir ya, Bir bulutun kanatlarında kıkırdarken sırtım çim nemiydi İçimde umut saçımda otlarla kaldım. Kaç yıl önce bir kız yine ve hep uzanmıştı çimlere Elinde gereksizce şiir kitapları mucizesine bakardı gökyüzünde. Otların kökünü emdiğin o sakıncasız […]